Agresif Prostat Kanseri: Hızlı gelişen bir prostat kanseri.
Anti-oksidanlar: Vücudun dokularındaki yüksek reaktiviteli kimyasal maddelerin zararlı etkilerine (serbest radikaller olarak bilinir) karşı koyabildiği düşünülen maddeler.
Başlangıç PSA Düzeyi: Farklı bireylerin PSA düzeyleri. Sizin başlangıç PSA’nız, sizin için normal olan PSA düzeyidir.
Benign Prostatik Hiperplazi (BPH): Prostat bezinin nonkanseröz büyümesidir. Prostatın mesaneyi ve/veya üretrayı (idrarı mesaneden vücudun dışına taşıyan boru) tıkayarak idrar akışını etkilemesine neden olur.
Brakiterapi: Kanserli hücrelere doğrudan temas eden küçük radyoaktif implantlar yerleştirilerek prostatın etkilenmiş dokusuna radyasyon gönderme şeklinde uygulanan kanser tedavisi.
Dihidrotestosteron: Testosterona benzeyen bir hormon.
Ergenlik Çağı: İkincil cinsiyet özelliklerinin gelişmesiyle cinsel olgunluğa erişme süreci. Erkeklerde ergenliğin tanımlayıcı özellikleri şunlardır; büyümenin hızlanması; karın, göğüs, yüz ve koltukaltı kıllarının büyümesi; omuzların genişlemesi; seste değişim; penis, testis torbası ve testislerin büyümesi.
Gen değişikliği: Bir genin yapısındaki değişme.
Genetikçi: Genetik koşullardan etkilenen kişilerin teşhis ve tedavi edilmesi konusunda uzmanlaşmış doktor.
Genler: Kalıtım yoluyla bize anne ve babamızdan geçen ve vücudumuzun gelişim ve davranışını kontrol eden genetik direktif kümeleri. Bu direktifler, spesifik bir kodu (-bir genin kodlama dizisi) oluşturmak için hassas bir şekilde düzenlenmiş uzun ve kimyasal bileşiklerden (DNA) oluşmuş bir ip şeklindedir. Bir çok gen kodu, belirli bir proteini oluşturmak için gereken bilgileri içerir.
Gizli (indolent) Prostat Kanseri: Hiçbir klinik belirti göstermeyen ve yaşam süresinde azalmaya neden olmayan, yavaş gelişen prostat bezi kanseri.
Hormon: Vücut tarafından üretilen ve o vücudun organ(lar)ının veya hücre(ler)inin işlevini düzenleyen kimyasal mesaj.
İdrarını tutamama: İdrarını kontrol edememe.
İktidarsızlık: Ereksiyon sağlayamama veya sürdürememe.
İnsülin benzeri büyüme faktörleri (IGFs): Yapı olarak insüline benzeyen ve vücudun çeşitli organları tarafından üretilen küçük moleküller. Bu moleküller vücudun normal işlevinin bir bölümünü oluştururlar, fakat aynı zamanda, hücre bölünmesini uyararak ve hücre ölümünü önleyerek kanser gelişiminde de rol oynadıkları düşünülmektedir.
Kalıtsal Yatkınlık: Kalıcı gen değişiklikleriyle ebeveynlerimizden bize aktarılmış olan artmış hastalığa yakalanma riski.
Kanser: Hücrelerin kontrolsüz, anormal büyümesiyle tanımlanan hastalık.
Kemoprevensiyon: Kanserin ortaya çıkmasını veya tekrarlamasını önlemek, geciktirmek için madde (doğal veya sentetik) kullanımı.
Kromozomlar: Genler olarak bilinen, küçük ve sıkıca paketlenmiş direktif kümeleri şeklindeki kalıtımsal birimler (vücudun nasıl büyüyüp gelişeceğini bu genler kontrol eder). Sperm ve yumurta dışındaki tüm insan hücreleri 23 çift kromozom içerir – yani, toplam 46 kromozom. Bu kromozom çiftlerinin her biri için bir kromozomu annemizden, diğerini ise babamızdan alırız.
Lenf nodülleri: Lenfatik sistemde bulunan fasulye şeklindeki organlardır. Vücut sıvılarının filtre edilmesi için önemlidir. Aynı zamanda, vücudun immün sisteminin bir parçası olarak hastalıkla savaşan beyaz kan hücrelerini (lenfositler) barındırır.
Likopen: Bazı meyvelerde bulunan kırmızı pigment. Özellikle domateste yaygın olarak bulunur.
Meme Kanserine yatkınlık genleri: genellikle kansere karşı koruma sağlayan, fakat hasarlı olduğunda veya değişikliğe uğradığında meme, yumurtalık ve prostat kanseri oluşma riskini artıran genlerdir ( BRCA1 ve BRCA2 olarak bilinirler).
Nonmelanom Cilt Kanseri: En yaygın kanser türü. Melanosit içermez (cildin pigment üreten hücreleri).
Onkolog: Kanserin tanı ve tedavisinde uzmanlaşmış doktor.
Otopsi: Bir kimse öldükten sonra, ölüm nedenini belirlemek için yapılan cerrahi işlem.
Prediktif Genetik Test: Bir bireyin, ailesinde olduğu bilinen spesifik bir gen değişikliğini taşıyıp taşımadığını doğrulamak için kullanılan bir tür genetik test. Bu test, başka bir aile bireyinde saptanmış olan gen içerisinde spesifik bir lokasyonda değişiklik aramayı kapsar.
Prostat (bezi): Yalnızca erkeklerde bulunan bir bez (veya sekretor organ). Ceviz büyüklüğünde olup mesanenin altı ile rektumun önünde yer alır. Mesaneden idrar taşıyan ve meninin bir parçası olarak kalın bir sıvı üreten üretrayı kısmen çevreler.
Prostat Biyopsisi: Prostat kanserine tanı koymak için kullanılan prosedür. Prostattan bir iğne ile doku örnekleri alınır. Daha sonra, bu örnekler kanserli hücre olup olmadığını anlamak için bir patolog tarafından incelenir.
Prostat Kanseri: Prostat hücrelerinin kontrolsüz ve anormal bir şekilde çoğalmasıyla meydana gelir. Vücudun diğer bölümlerine yayılma potansiyeli vardır.
Prostat Kanseri İnsidansı: Her yıl prostat tanısı konan kişi sayısı.
Prostat Kanseri Mortalitesi: Her yıl prostat kanserinden ölen kişi sayısı.
Prostat Kanseri Taraması: Prostat kanseri tanı testi. Belirtiler ortaya çıkmadan önce kanseri teşhis etmek için tarama testleri kullanılabilir.
Prostat Spesifik Antijen (PSA) Testi: PSA, meninin bir bileşeni olan prostat tarafından üretilen bir proteindir. PSA testi, PSA’nın kandaki toplam düzeyini ölçen basit bir kan testidir. Prostat kanser nedeniyle büyümüşse, prostatın ürettiği PSA miktarı artar. Fakat ne yazık ki, PSA testi kanser için özgül değildir ve bir kişi benign prostatik hiperplazi ve prostatit gibi benign (nonkanseröz) prostat rahatsızlıkları geçirdiğinde de PSA düzeyi yükselir.
Prostatektomi: Prostat bezinin bir kısmını veya tamamını çıkarmak için yapılan cerrahi işlem.
Prostatik İntraepitelyal Neoplazi (PIN): Eğer biyopside, prostat kanallarını çevreleyen hücrelerin anormal olduğu saptanırsa, bu duruma PIN (Prostatik İntraepitelyal Neoplazi) adı verilir. PIN bir hastalık olarak kabul edilmez ve bu yüzden tedavi edilmesi gerekmez. PIN’in, yüksek-dereceli ve düşük-dereceli olmak üzere iki farklı formu bulunur ve bir hastaya yüksek-dereceli PIN tanısı konmuşsa, ürolog tarafından genellikle daha ileri tetkikler istenir. Bunun nedeni PIN’in bazen prostat kanserine dönüşebilmesidir.
Prostatit: Prostat bezi enflamasyonu.
Radyoterapi: Hastalığı tedavi etmek için radyasyon kullanma.
Rahim Kanseri (*endometriyal veya uterus kanseri* olarak da bilinir): Rahim (uterus) hücrelerinin kontrolsüz, anormal şekilde çoğalmaları.
Risk Faktörleri: Bir kişinin belirli bir hastalığa yakalanma olasılığını artırdığı bilinen faktörler.
Selenyum: İyi beslenme için gerekli olup yüksek dozlarda toksik olabilen bir mineral.
Sporadik Kanser: Spontan genetik değişiklik nedeniyle oluşan kanser (nedeni kalıtsal genetik değişiklik değildir). Kanser olgularının çoğunluğunun sporadik olduğu düşünülmektedir.
Testisler: Erkek üreme bezleri. Vücudun dışında, testis torbasında bulunurlar. Sperm ve erkek cinsiyet hormonlarının (testosteron dahil) üretilmesinden sorumludurlar.
Testosteron: Erkek cinsiyet hormonu (veya androjen). Testisler tarafından üretilir ve ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişimi ve sperm üretiminden sorumludur.
Ultrason Dalgaları: Vücudun iç dokularının görüntülerini izlemek için dışarıdan uygulanabilen yüksek frekanslı ses dalgalarıdır.
Üretra: Mesanedeki idrarı, penis yoluyla vücudun dışına taşıyan boru.
Ürolog: Üriner organ ve üriner sistem hastalıkları konusunda uzmanlaşmış doktor.
Vazektomi: Cerrahi işlemle, meni kanalının (testislerden üretraya sperm taşıyan boru) kısmen veya tamamen çıkarılması. Genellikle erkeğin kısırlaşmasına neden olur.
Yumurtalık Kanseri: Yumurtalıktaki hücrelerin kontrolsüz, anormal bir şekilde çoğalmasıyla meydana gelir. Vücudun başka bölgelerine yayılma potansiyeli taşır. Kadınlarda, her biri vücudun bir tarafında olan iki yumurtalık bulunur ve bunlar reprodüktif sistemin bir parçası olarak yumurta üretiminde sorumludur.
Adenom: İyi huylu, selim, benign
Adjuvan: Cerrahiye ek verilen kemoterapi
AKİT: Allojenik KİT (doku uyumlu vericiden alınan iliğin hastaya verilmesi)
Akut: Hızlı, kısa süreli
Alfa-fetoprotein (ALP): Germ hücreli tümörlere özgü biyokimyasal gösterge
Alopesi: Saç dökülmesi
Alternatif tıp: Tıbben kabul edilmiş tedaviler dışındaki otlar v.s ile tedavi
Analjezik: Ağrı kesici
Anemi: kansızlık
Anksiyete: Endişe
Anoreksi: İştahsızlık
Antiemetik: Kusma önleyici
Antienflamatuar: İltihap (yangı) azaltıcı
Antioksidant: Oksitlenmeye karşı koruyucu
Aspirasyon: Besin veya sıvının solunum yollarına ve akciğere kaçması
Benign: İyi huylu, selim, adenom
Beta-human koryonik gonadotropin (BHCG): Germ hücreli tümörlere özgü biyokimyasal gösterge
Biyopsi: Teşhis koymak amacıyla, hücre ve doku örneği alınması. Alınan parçalar mikroskop altında incelenir. Biyopsinin iğne yardımıyla yapılmasına ince iğne biyopsisi adı verilir.
Blast: Hücrelerin olgunlaşmamış anormal şekli
BT Bilgisayarlı tomografi: X ışını aracılığı ile görüntüleme
Büyüme faktörü: Kan değerleri düştüğünde yükseltmek için verilen ilaç
Destek tedavi: Kemoterapinin yan etkileriyle savaşta kullanılan tedavi (kan ürünü, büyüme faktörü, kusma önleyici v.b. gibi)
Diagnoz: Tanı
DNA: Kromozomlarda genlerin temel yapısı
Düzelme: Tümör gerilmesi, ancak tedavi sonrası başlangıç büyüklüğünün ½‘sinden daha büyük kalması
HLA tiplemesi: Kemik iliği nakli için hastadan ve yakınlarından kan alınarak doku grubu antijenlerinin belirlenmesi
Ekimoz: Deride geniş morluklar, kanamalar
Ekstravazasyon: Damar dışına ilaç veya serum sızması
Emboli: Damarı tıkayan pıhtı
Enflamasyon: İltihap, yangı
Evreleme: Vücuttaki yayılımına göre hastalığın derecesinin belirlenmesi
Folik asit: Hücre çoğalmasında etkili bir vitamin
Fotosansivite: Işığa aşırı duyarlık
Gamma knife Cyber knife: Küçük bir alanda gama ışınlarını odaklayarak bir çeşit radyoterapi
Gen: Kromozomu oluşturan kalıtım bilgilerini taşıyan yapılar
Gen tedavisi: Kalıtsal hastalıkları gen nakli yaparak düzeltme
Gen testi: Kalıtsal hastalıkları bozuk geni arayarak bulma
Hematolog: Kan bilim uzmanı
Hemogram: Tam kan sayımı
Hiperkeratoz: Deride aşırı kalınlaşıp sertleşme
Hiperpigmantasyon: Deride aşırı pigment yapımı İlerleme Tedavi sırasında hastalık ilerlermesi veya tümörün büyümesi
İmmun sistem: Bağışıklık sistemi
İmmunoterapi: Bağışıklığı artırıcı ilaçlar ile tedavi
İnsidans: Sıklık
İntramüsküler (İM): Kas içine
İntratekal (İT): Beyin-omurilik sıvısı içine
İntravenöz (İV): Damar içine
İnvazif: Yayılımcı
İyileşme (şifa): Hastalık bulgularının tümü ile görülmediği sürenin en azından 5 yılı aşması
Karsinojen: Kanser yapıcı
Karsinom: Kötü huylu, habis, malign
Kateter: Kanal içine takılan yumuşak slilindir şeklinde alet (idrar kateteri, damar kateteri v.s.)
Kemik iliği aspirasyonu: Kan yapan elemanların görülebilmesi için kemik iliğinden iğne ile örnek alınıp değerlendirmesi
Kemoterapi: Kanserin ilaçla tedavisi
KİT: Kemik iliği transplantasyonu, ilik nakli (AKİT: Allojenik KİT, OKİT: Otolog KİT)
Konstipasyon: Kabızlık
Konvansiyonel tedavi: Bilinen standart tedavi Kortizon, Steroid Tedavide kullanılan bir çeşit hormon
Kromozom: Kalıtım materyeli
Kronik: Uzun süreli, yavaş gelişen
Laparoskopi, laparatomi: Vücut boşluklarının cerrahi olarak açılarak veya bir boru ile girilerek tetkiki, gerekirse tedavisi
Lenf bezleri: Vücutta savunma hücrelerini üreten bezler
Lenfoma: Lenf sisteminden kaynaklanan kanser türü
Lob: Hodgkin, Hodgkin-dışı (Burkitt, anaplastik, lenfoblastik) Parçalı organlarda bölüm, kısım (Akciğer lopları, Karaciğer lopları vb.)
Lomber ponksiyon: Beyin omurilik sıvısını incelemek için belden iğne ile sıvı alınması
Lökopeni: Akyuvar sayısı düşüklüğü
Lösemi: Kan kanseri. ALL (Akut lenfoblastik lösemi); AML (Akut myeblastil lösemi); KML (kronik miyeloid lösemi)
Malign: Kötü huylu, habis, karsinom
Metastaz: Kanserli hücrelerin kan-lenf damarları veya komşuluk yoluyla diğer organlara yayılması
Morfin: Kuvvetli ağrı kesici
MR Manyetik Rezonans: Mıknatıs ve radyo dalgaları aracılığı ile görüntüleme
Nodül: Küçük hastalıklı kitle
Nötrofil: Akyuvarların enfeksiyonlara karşı savunmada önemli bir grubu
Nötropeni, Febril nötropeni: Akyuvarların bir bölümü olan nötrofil denen parçalı hücrelerin azalması. Bu azalmaya ateş eşlik ediyor ise febril nötropeni adını alır.
Nüks: Tekrarlama, relaps, rezidiv
OKİT: Otolog KİT (hastanın kendisinden alınan iliğin kemoterapi sonrası kendisine verilmesi)
Onkolog: Kanser bilim uzmanı
Opioid: Uyuşturucu ilaç
Oral: Ağız yolu ile
Özofajit: Yutak iltihabı P53 geni Tümör baskılayıcı gen. Etkisiz kalması tümör oluşumunu artırır.
Palyatif: Kesin çözüm getirmeyen, geçici yarar sağlayan
Parasetamol: Bir tür ağrı kesici
Parsiyel Remisyon: Tümör boyutlarının ilk boyutlarından en az ½'den fazla küçülmesi
Patolog: Kanserli dokuyu inceleyip tanı koyan bilim adamı
Perfüzyon: Sıvının damar yolu ile verilmesi
Periferik: kan yayması Kan hücrelerinin çevre kanından alınıp, boyanıp mikroskopta incelenmesi
PET tarama Pozitron Emisyon Tomografisi: Bir nükleer tıp yöntemi ile bilgisayarlı tomografinin birlikte değerlendirilmesine dayanan görüntüleme yöntemi. Bazı tümörlerin tanı ve takibinde değerlidir
Peteşi: Noktavi deri kanamaları
Pnömoni: Zatürrie Proflaktik Koruyucu
Prognoz: Hastalığın nasıl ilerleyeceğini ve iyileşme ihtimalini belirtmek için kullanılan bir terimdir. Prognoz aynı hastalığı olan çok sayıdaki hastanın değerlendirilmesi ile belirlenir.
Radyoterapi: Kanserin ışınlar ile tedavisi
Refrakter hastalık: Kanser tedaviye dirençli olması durumu
Remisyon: Hastalığın belirti ve bulgularının geçici veya sürekli olarak ortadan kalkması
Sarkoma: Bir çeşit bağ dokusu kanseri
Semptom: Belirti
Serebral, Kranial: Beyine ait
Sintigrafi: Radyoizotop enjekte edilerek görüntüleme
Sistemik hastalık: Tüm vücudu ilgilendiren veya vücuda yayılmış hastalık
Stabil hastalık: Tedavi sonrası hastalığın iyileşmeme veya kötüleşmeme, aynı kalma durumu
Steroid: Kortizon Tedavide kullanılan bir çeşit hormon
Stomatit: Ağız yarası
Subkutan (SC): Derialtı
Sürvi: Sağkalım
Şok: Ani fizik veya bilinç durumu bozukluğu
Transplantasyon: Organ nakli
Tümör, Ur, Neoplazma: Hücrelerinin kontrolsüzce gereğinden fazla çoğalarak oluşturdukları iyi ya da kötü huylu kitle
Tümör marker: Tümör belirleyici, gösterge (AFP, CEA gibi)
US Ultrasonografi: Ses dalgaları aracılığı ile görüntüleme